18 Haziran 2009 Perşembe

Samsun Manzaralari



























Samsun Eski Resimleri












Samsun

Orhan Hakalmaz Samsunlu

Bayburt kökenli olan Orhan Hakalmaz , 10 Kasım 1964'de Samsun'da doğdu. Müziğe olan ilgisi çok küçük yaşlarda başladı ve 6 yaşında bağlama çalarak sanat hayatına başladı. İlkokulu Samsun 'da okuyan sanatçı, sekiz yaşında katıldığı Karadeniz Altınses Yarışmasında birinci oldu. On iki yaşında da İstanbul Radyosu amatör ses sanatçılığını kazandı ve bant yapma izni verildi.


Bir çok kez TRT İstanbul Radyosunda "Çocuk Saati" adlı programa katılıp türkü söyleyip, bağlama çaldı. 1977 yılında İTÜ Türk Müziği Devlet Konservatuarı giriş imtihanlarını kazanarak öğrenimine başladı. Konservatuarda Nida Tüfekçi'nin öğrencisiydi. Aynı zamanda TRT İstanbul Radyosunda akitli sanatçı olarak göreve başladı. Yaklaşık iki sene çalıştı.

1988 yılında on bir senelik eğitimini bitirip mezun oldu ve aynı yıl İTÜ Türk Müziği Devlet Konservatuarı'nda öğretim görevlisi olarak göreve başladı. 1991 yılında İTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü THM Alanında yüksek lisans yaptı ve tez olarak "Ege Bölgesi Ağır Zeybeklerin İncelenmesi" adlı çalışmayı sundu. 1994 yılında İTÜ Türk Müziği Devlet Konservatuarı Korosunda şef yardımcılığı, daha sonra şeflik yaptı. TRT Radyosunun ve Devlet Konservatuarı'nın T.H.M. konserlerinde solist, korist ve bağlama sanatçısı olarak yer aldı. 2000 yılında İTÜ Türk Müziği Devlet Konservatuarı'ndaki görevinden ayrıldı.


Halen albüm ve konser çalışmalarına devam eden sanatçı, sırasıyla Gönlüm, Kara Tren, Destegül, Sevilir, Türkü Yolu albümlerini çıkardı. Sinan ve Ezgi adında 2 çocuğu bulunmaktadır.

SAMSUN TÜRKÜLERI - Yamadan gel

SAMSUN TÜRKÜLERI - Yamadan gel





http://www.youtube.com/watch?v=gUYmsjbzPhY

15 Haziran 2009 Pazartesi

Samsunlu Ünlüler

Orhan Gencebay (04.07.1944 - )


Sagopa Kajmer (1978 - .....)

Ferhan Şensoy (26.02.1951 - )


Tanju Çolak (??.??.1963 - )


Mehmet Özdilek(ŞİFO) (01.04.1966 - )


Levent Kırca (??.??.1948 - )


Ahu Türkpençe (02.01.1977 - )


Mehmet Aslantuğ (25.09.1961 - )


Yıldıray Çınar (??.??.1940 - 29.05.2007)


Yaşar Doğu (??.??.1915 - ??.??.1961)


Hikmet Karagöz (??.??.1946 - )


Bedri Koraman (??.??.1928 - )


Vedat Türkali (??.??.1919 - )


Neyzen Tevfik (24.03.1879 - 28.01.1953)


Murat Karayalçın (??.??.1943 - )


Ali Fuat Başgil (??.??.1893 - 17.04.1967)


Senai Demirci

Polat Bilgin

SAMSUN Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Döneminde Samsun

Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Döneminde Samsun
30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi günlerinde Samsun, bağımsız Canik Sancağı’nın merkez kazasıydı. Sancağın dışında beş kazası daha vardı. Bafra, Çarşamba, Terme ve Fatsa. Samsun ‘un bugünkü ilçeleri Ladik, Havza ve Vezirköprü ise, o dönemde Sivas Vilayeti’nin Amasya Sancağı’nın kazaları idi. Canik Sancağının 300,000 dolayında nüfusu vardı ve bunun (göçmen adı altında getirilenlerle birlikte) yarısını Rumlar teşkil ediyordu. Sancağın merkezi Samsun olmasına rağmen Bafra ve Çarşamba kazaları, nüfusça Samsun’dan daha kalabalıktı.
15 mayıs 1919’da Yunanlıların İzmir’e asker çıkarmasından 2 ay önce İngilizler, bu defa Samsun’a 84,000 kşilik bir İngiliz-Hintli kuvveti ile çıkartma yaptılar ve halka gözdağı verdiler.
9.Ordu Müfettişi olarak Mustafa Kemal’in 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığı gün, şehirde İngiliz askerleri vardı ve Merzifon dahil, bölgede önemli bir askeri güç olarak bulunuyorlardı.
Mustafa Kemal, 21 Mayıs’ta Harbiye Nezareti (Genel Kurmay) ‘ne gönderdiği raporda; Samsun ve dolaylarında 40 kadar bölücü Rum çetesi bulunduğunu müslüman halkın kaygı ve korku içinde yaşadığını, Rum Çetelerine karşı bir tedbir olmak üzere bazı Laz çetelerinin para karşılığı bölgeye getirilip Rum saldırılarına karşı kullanıldığını belirtti. Söz konusu çetelerden biri ve en kuvvetlisi; Giresun Bölgesinde üslenmekle birlikte Karadeniz’in hemen her yerinde baskınlar düzenleyen, Rum çetelerini sık sık zor durumlara düşüren “Topal Osman” çetesi idi ve Mustafa Kemal’in Samsun bölgesinde görüştüğü ilk kişilerden birisi de Topal Osman olmuştur.
Yunan donanmasının 9 Haziran 1921 ‘de İnebolu’yu bombalaması üzerine taşkınlıklarını iyice artıran Rum Çetelerine karşı Ankara Hükümeti, 26 Haziran 1921’de , Karadeniz’deki Rum nüfusunun başka bölgelere yerleştirilmesini kararlaştırdı. Nurettin Paşa komutasında Sivas’ta kurulan Merkez ordusuna “tenkil hareketi” görevi verildi.
Merkez Ordusu Komutanlığı da Pontusçulukla uğraşanlar hakkında tutuklama kararı alarak bunları birer birer yakalamaya başladı. Merzifon’daki Amerikan Kolji de kapatıldı ve yöneticileri yurtdışı edildi. Bu arada Samsun ve Trabzon metropolit merkezleri basılarak çok sayıda silah ve belge ele geçirildi.
İtilaf devletleri, Rumlar’a karşı alınan bu tedbirleri tesirsiz hale getirmek için bazı teşebbüslerde bulunmaya başlayınca da Büyük Millet Meclisi Hükümeti Hariciyeden gerekli “nota” yi almakta gecikmedi.
“Pontus Devleti fikrini İstanbul’daki Rum Patrikhanesi ve Yunanistan yeniden diriltmişlerdir. Samsun ve Marmara denizi yöresinde şimdiye kadar 200,000’den fazla Türk öldürülmüştür. Türk kadınlarının ırzına geçilmiş, köyleri yakılmıştır. Türk uyruklu Rumlar, Yunanistan tarafından silah altına alınmaktadır. Karadeniz Rumlarını etkisiz hale getirmek için Anadolu içlerine nakledilmektedirler. Samsun bölgesindeki Rum köylerinden 2,500 tüfek ve bir milyondan fazla mermi ele geçirilmiştir.
Merkez Ordusu kuvvetlendirilerek sayısı artırılmış ve 1922 yılının başlarından itibaren de Pontus ayaklamasının bastırılmasına geçilmiştir. Bunun için de bölgeye dağılan milli kuvvetler, asi Rum köylerini ve onların dayanağı olmuş yerleri birer birer taramaya başladı. Sonunda, Pontus hayali ile başlayan Rumlar’ın elebaşıları ve onların yardakçıları tamamen yok edildi. Bir çıban başı olarak senelerce etkinliğini sürdüren Rumlar’ın bu tutumu kökünden halledildi. Bunun için de Merkez Ordusu’unca ele geçirilen çetelerden 10,886’sı kısmen affedildi. Orduya sığınmayıp direnen 11,188 Rum da öldürüldü. Anadolu içlerinde oturmak zorunda bırakılan Rum kadın ve çocuklar da 1923 yılı başlarında vapurlara bindirilerek Yunanistana sürüldü. Böylece, bir zamanlar “Karadeniz’e Pont Ökzen (Pont-Euxin) denilmesinden kinaye olarak vaktiyle MS.65 senesine kadar bir süre devam eden (Pont) isimli hükümetin bulunduğunu ileriye süren bazı Yunanlılık düşünceleriyle dopdolu olan Metropolitler ve reisler, binlerce seneden beri Türklerin vatanı olan bu topraklarda bağımsız ve daha doğrusu Yunan hükümetine katılmaya hazır bir pontus rum hükümeti kurulması hülyası, Türk’ün o asil ve asil olduğu kadar da vakur ve deviren tokadı ile tarihe havale edilerek sonuçlanmıştır.

Samsun'un Türklerin eline geçmesi

SAMSUN’UN TÜRKLER’İN ELİNE GEÇMESİ Selçuklular’ın Anadolu’ya girmesinden sonra Danişmentoğulları Amisos’a akınlar yaptılarsa da burayı alamadılar.Amisos şehri Anadolu Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan tarafından Selçuklu hakimiyetine alındı.Türkler burada “Müslüman Samsun”u kurdular.Bundan sonra Arap kaynaklarında ise “Sampson” adına rastlanmaktadır.Sultan II.Kılıçarslan ülkesini 11 oğlu arasında taksim ettiği zaman Samsun Rükneddin Süleyman Şah’ın payına düştü.Samsun Selçuklular’ın hakimiyetinde olmasına rağmen şehrin eski yerleşim yeri olan ve bugün bile “Kara Samsun” ve “Gavur Samsun” diye bilinen kısmı daha uzun süre Bizans ve Cenevizliler’in elinde kaldı.Müslüman Samsun’un yanında hristiyanların meskun olduğu Kara Samsun’un yaklaşık 230 yıl gibi uzun bir müddet bağımsız yaşayabilmesi, müşterek menfaat temeline dayanan bir ilişki ile mümkün olmuştur.Nitekim denizcilik alanında henüz gelişmemiş olan Selçuklular, bu konuda hristiyanlardan istifade ederken, onlar da emniyet içinde Selçuklular’dan aldıkları ticaret eşyalarını deniz yoluyla Karadeniz’in diğer limanlarına ve Avrupa’ya naklediyorlardı.

Türklerden önce Samsun

TÜRKLER’DEN ÖNCE SAMSUN
Samsun’un ilk insanlarının Gaskalar olduğu mahalli kazılarda bulunan eşyalardan anlaşılmaktadır.Buraya daha önce gelenlerle birleşerek Mert Irmağı ağzında küçük bir kent kurmuşlardır.Gaskalar daha sonra Hitit egemenliğine girerek yok oldular.Böylece Samsun bir Hitit şehri oldu.Hititler de M.Ö.1200 yıllarında Frigler tarafından yıkılmıştır.Bazı eski Yunan kaynaklarında Samsun ve civarında Amazon adı verilen savaşçı kadınların yaşadığı ve kendi topraklarında asla yabancı erkek sokmadıkları yazılıdır.,Amazonların bugünkü Çarşambe ve Bafra ovalarında yaşadıkları iddia edilmektedir.Friglerden sonra Doğu Karadeniz kıyı şeridinde Kimmerler’in tarih sahnesine çıktığı görülmektedir.Bu bölgeyi ele geçiren Kimmerler Trabzon ve Sinop’u yağmalamışlardır.Lidya Kralı Giges Kimmerleri yendikten sonra Ege’nin denizci kavimlerinden olan Miletliler Amisos’a gelip yerleşmişlerdir. Anadolu hakimiyeti yüzünden Lidya Kralı Krezüs ile Pers imparatoru Kurus M.Ö.546 yılında Amisos şehrinin güneyinde savaştılar.Bu savaşta Krezüs’ün yenilerek esir düşmesi üzerine hem Anadolu hem de Amisos şehri Pers hakimiyetine girmiştir.Büyük bir sefer hazırlığı için Amisos’a gelen Pers imparatoru Darius şehrin yerini beğenmeyerek üç kilometre batısındaki Toramantepe’de şehri yeniden kurmuştur ki burası dah sonraları “Kara Samsun” adıyla anılmıştır.Bir ara Yunan kralı Perikles tarafından ele geçirilen Amisos, tekrar Persler tarafından alınmış ve bu hakimiyeti M.Ö.331 yılına kadar sürmüştür.
Büyük İskender’in Persler’i yenmesi üzerine Amisos şehri Makedonyalılar’ın hakimiyetine girmiştir.İskender’in ölümünden sonra Pers kralı Mitridat M.Ö.255 yıllarında Amasya, Sinop ve Amisos’u ele geçirerek bu bölgede Pont Krallığı adıyla bir devlet kurmuştur.Nitekim Amasya’daki kral mezarları bu devletin krallarına aittir.M.Ö.64 yılında Amisos şehri Roma hakimiyetine girmiştir.Roma hakimiyetinde iken Amisos şehrinin ticari önemi artmaya başlamıştır.Bu ticari gelişme şehrin zenginleşmesini sağlamış ve bir süre sonra da Amisos’ta hristiyanlık yayılmıştır. Roma imparatorluğu ikiye bölündükten sonra Amisos Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu’nun idaresine geçmiştir.Bu dönemde Amisos, psikoposluk merkezi haline getirilmiştir.Bizanslılarla müslüman Araplar arasında başlayan savaşlar Amisos’u da etkilemiştir.Nitekim Malatya Emiri Ömer b. Abdullah tarafından Anadolu’ya yapılan bir akın sırasında Amisos şehri 863 yılında alınmıştır.Ancak Ömer b.Abdullah’ı yenen Bizans ordusu burayı geri almış ve şehir Türkler tarafından fethedilinceye kadar Bizans hakimiyetinde kalmıştır.
İstanbul’un 1204 tarihinde Latinler tarafından alınması üzerine Samsun’un hristiyanların elinde kalan bu kısmı İznik Rum İmparatorluğu’na bağlı kaldı.Bir ara Trabzon Rum İmparatoru Alexios Kommenos tarafından kuşatıldıysa da alınamadı.Kuşatmanın başarısız kalmasında hristiyan kesime Selçuklular’ın yardım etmesinin de payı büyük oldu.Anadolu Selçuklu Devleti’nin dağılmasından sonra müslüman Samsun, İlhanlılar’ın eline geçti.Amisos ise öteden beri burada kuvvetli bir tüccar zümresi bulunduran Cenovalılar’ın eline geçti.Cenevizliler şehri bir asırdan fazla ellerinde tuttular.Müslüman Samsun ve çevresinde ise bi takım küçük beylikler doğdu.Bu beylikler bazen Candaroğulları’na, bazen Eretna Beyliği’ne (Kayseri), bazen de Osmanlılar’a dayanarak varlıklarını sürdürdüler.”Canik Beyleri” adıyla bilinenler şunlardır: Canik, Ladik ve çevresinde Kubadoğulları, Ordu, Giresun tarafından Emiroğulları, Niksar, Terme ve Çarşamba havalisinde Taceddinoğulları, Vezirköprü, Havza civarında Taşanoğulları, Bafra ovasında Bafra Beyliği. Bu beyliklerden sonra Osmanlı hakimiyetine girmişlerdir.

14 Haziran 2009 Pazar

Samsun ismi nereden geliyor

İsminin Menşei:
Samsun’un eski ismi Amisos’tur. Bunu İyonyalılar (Miletliler) kurmuşlardır. Ancak, bu tarih (MÖ 562) den önce Gaskarlar tarafından da burada bir yerleşim yeri kurulduğu (MÖ 3500) bilinmektedir. Bu yerleşim yerinin ise denizden gelebilecek tehlikelerden korunabilbek gayesiyle kıyıdan uzak vadi içinde ve yerleşmenin kolayca sovunulabileceği yamaç eteklerinin bulunduğu (Bugünkü Mert Irmağı Kılıçdede Mahallesi sınırları içerisinde kalan ve Gazi İlköğretim Okulu karşısındaki Öksürük Tepe (Dündartepe) çevresindeki alan ile Sosyal Meskenlerde olduğu belirtilmekte ise de bu dönemdeki adının, şehrin eski isimlerinden olan Enete, Simisso, Sinusso ve Peiraeurs’dan hangisi olduğu tesbit edilememiştir. Selçuklu Türkleri bu şehri feth edince yeni bir yerleşim yeri daha kurmuşlar ve buraya “Samsun” ismini vermişlerdir. “Samsun” ismi, Selçuklu Türklerinin verdiği özel bir isim olup eski “Amisos” ile ne kelime olarak ve ne de mana olarak herhangi bir ilgisi yoktur. Türkler şehre Samsun, İl’e ise “Canik İli” demişlerdir.

Samsun Yusuf Ziya Yılmaz Terminali




  • 80.000 m2 açık alan
  • 2 adet açık otopark
  • 1 adet akaryakıt istasyonu
  • 48 adet büro
  • 46 adet idari ofis
  • Çocuk bakım üniteleri
  • PTT
  • Danışma
  • 20.000 m2 kapalı alan
  • 1 adet kapalı otopark
  • 1 adet otobüs bakım ünitesi
  • 46 peron
  • Çok amaçlı salonlar
  • Emniyet
  • Banka
  • Turizm
  • Zabıta
Kaynak:Samsun Büyükşehir Belediyesi

Samsun Genel

İsminin Kaynağı

Samsun’un ilk ismi Amisos olup şehir İyonyalılar (Miletliler) tarafından kurulmuştur. Ancak, bundan önce Gaskarlar tarafından da burada bir yerleşim yeri kurulduğu (MÖ 3500) bilinmektedir. Bu yerleşim yerinin ise denizden gelebilecek tehlikelerden korunabilmek ve yerleşmenin kolayca sağlanabilmesi amacı ile kıyıdan uzak vadi içinde ve yamaç eteklerinde bulunmaktadır. (Bugünkü Mert Irmağı Kılıçdede Mahallesi sınırları içerisinde kalan ve Gazi İlköğretim Okulu karşısındaki Öksürük Tepe –Dündartepe- çevresindeki alan ile Sosyal Meskenlerin olduğu alan) Bu yerleşim yerinin kurulduğu dönemdeki adının , şehrin eski isimlerinden olan Enete, Simisso, Sinusso ve Peiraeurs’dan hangisi olduğu tespit edilememiştir.

Selçuklu Türkleri bu şehri feth edince mevcut yerin hemen yanına yeni bir yerleşim yeri daha kurmuşlar ve buraya “Samsun” ismini vermişlerdir. “Samsun” ismi, Selçuklu Türklerinin verdiği özel bir isim, olup eski “Amisos” ile ne kelime olarak ve ne de mana olarak herhangi bir ilgisi yoktur. Türkler şehir merkezine Samsun, İl sınırları ile çevrili bölgeye ise “Canik ” demişlerdir.
Tarihi

Samsun’un tarihi Hititlere dayanır. Anadolu’da ilk siyasi birliği kuran Hititler, bu bölgeye hakim olup, Orta Karadeniz’deki eyaletlerine “Gasgas” ismini vermişlerdir. Hititlerin ise “Moğol-Türk” veya “Turani” oldukları, bazı tarihçiler tarafından zikredilmektedir.

(Kurt, Yılmaz-Dr.)

MÖ.562 yılında Miletliler, yukarıda da belirtildiği gibi, ticari bir koloni olarak “Amisos” şehrini kurdular. Kafkaslar’dan gelen Kimmerler, bu bölgeyi ele geçirdiler. Daha sonra Frikyalılar, bu toprakların bir kısmına sahip oldular. Aynı asırda Persler, Anadolu’nun büyük bir kısmı gibi, bu bölgeyi de ele geçirdiler.

MÖ. 4 asırda Makedonya Kralı İskender, Persleri yenerek Anadolu ve İran’ı istila etti. Pers asıllı krallar, Kuzey Karadeniz ile Kırım’a hakim oldular ve MÖ.280 ‘de bağımsız bir krallık kurdular. Daha Sonra MÖ. 1. Asırda, bütün Anadolu gibi Samsun’unda içinde bulunduğu bu bölge Roma İmparatorluğu’nun eline geçti.

MS.395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye bölününce, bütün Anadolu gibi bu bölge de Doğu Roma (Bizans) nın payına düştü. Bizans İmparatoru Justinianus devrinde şehir gelişti ve Piskoposluk Merkezi oldu.

Muhtelif tarihlerde İslam Orduları bu bölgeye akınlar yapmışlarsa da bölgede devamlı kalmadılar. İranlı Sasaniler de, zaman zaman bu bölgeye akınlar yaptılar. 1071 Malazgirt Zaferi ‘nden sonra, Selçuklu Türkleri’nden Anadolu Fatihi Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın komutasındaki Türk Ordusu, bütün Anadolu gibi bu bölgeyi de fethetti.

Bizans’ın tahriki ve Roma kilisesinin de teşviki ile başlayan Haçlı Seferlerinin birincisinden sonra Selçuklular, bazı kıyı şehirleri gibi bu şehri de terk ederek Anadolu içlerine çekildiler. Cenevizliler’in Karadeniz Ticaretini ele geçirmeleri üzerine de Samsun limanının önemi arttı.

Selçuklu Sultanlarından Sultan Keykavus ve kardeşi Sultan Alaeddin Keykubat, Trabzon Rum İmparatorluğu’nu doğuya doğru iterek küçülmesini sağladı. Samsun limanı, bu dönemde Kırım ile olan ticareti sebebiyle oldukça gelişen Sinop yanında sönük kaldı. Bu devirde iki Samsun bulunuyordu: Bugünkü Samsun’un bulunduğu yerde “Müslüman Samsun” ile 2-3 Km Kuzey-Batı istikametinde ve çoğunluğunu gayrimüslimlerin teşkil ettiği Ceneviz Ticaret Sitesi olan “Gavur Samsun” veya (Kara dinli/Kafir manasına) “Kara Samsun” idi.

Ceneviz Sitesi olan Kara Samsun, 14.asırda Osmanlı hakimiyetini kabul etmişti. Anadolu Birliğini sağlamak için çeşitli savaşlara giren Sultan Çelebi Mehmed Hân, Amasya Sancak Bey’i olan Şehzade Murat’ın Lala’sı, Rum Beylerbeyi Biçeroğlu Hamza Bey komutasındaki bir orduyu buraya gönderdi. Hamza Bey, şehri karadan kuşattı. Bunun üzerine Cenevizliler de şehri ateşe vererek gemilerine binip kaçmaları üzerine şehir Osmanlıların eline geçti.

İsfendiyar oğlu Hızır Bey’in elinde bulunan Müslüman Samsun ise Çelebi Mehmed kuvvetlerine karşı koyamayacağını anlayınca, şehir muharebesiz teslim oldu. Böylelikle de Samsun, her iki şehir merkezi ile birlikte 15. asırda kesin olarak Osmanlı Devletine katılmış oldu.

Samsun , Anadolu Selçuklu Devleti çökmek üzereyken Canik Beyliği’nin başşehri olmuştu. 1398’de Yıldırım Bayezıd Hân, Samsun’u alarak, Toroslar’a ve Fırat’a kadar Anadolu’yu Osmanlı hakimiyeti altında birleştirmişti. 1402 Ankara Savaşı’nda Yıldırım Bayezıd Hân’ı yenen Timur , Samsun’u Kubadoğlu Cüneyd Bey’e vermişti. Birkaç yıl sonra Tacettinoğlu Hasan Bey, Cüneyd Bey’i öldürerek Samsun’u aldı. Az bir zaman sonra da Samsun, Kastamonu’da oturan İsfendiyar (Candar) Oğullarının eline geçmiştir. 1413 ‘te Çelebi Sultan Mehmed, bizzat kendisi Samsun’u alarak kesin bir şekilde Osmanlı Devleti’ne kattı.

Osmanlı Devrinde Samsun, “Canik Sancağı” (Vilâyeti) adıyla Rumiye-i Suğra Beylerbeyliği (Eyaleti) nin bir vilayeti idi. Tanzimattan sonra Trabzon Vilâyetinin 4 sancağından biri oldu. 6 kazası vardı.

Samsun, Osmanlı devrinde, Sinop ve Trabzon limanları yanında ikinci derecede bir Karadeniz Limanı olmuştur. Bu şehirde askeri ve sivil tersaneler bulunuyordu. Anadolu’ya açılan bir kıyı şehri, Merkezi Trabzon’da olmak üzere Giresun, Ordu, Samsun, Amasya, Sinop şehirlerini içine alacak şekilde kurulmak istenen “Rum Pontus Devleti” nin teşkili için girişilen vahşet ve katliâmlara sahne olmuştur.

Samsun Bölgesinde 20.Yüzyılın Başlarında Rum Pontus Cemiyetlerinin Bölücü Faaliyetleri

19. yüzyılın sonlarında Osmanlı Devleti olumsuz yeni bir siyasi durumla karşı karşıya kaldı. Bu, o güne kadar Osmanlı buyruğu altında yaşayan çeşitli toplulukların bağımsızlık yolunda harekete geçmesi (veya harekete geçirilmesi) idi. Aynı dönemde Osmanlı Devleti “93 Harbi” (1877-1878) ile Rusya karşısında ağır bir yenilgiye uğramış, öte yandan Avrupa Devletlerinden aldığı yüklü borçların faizlerini bile ödeyemeyecek duruma düşmüş ve alacaklarını toplama hakkını Duyun-u Umumiye adlı milletlerarası bir teşkilâta bırakmıştı. Bütün bunlar, Devletin içine düştüğü güçsüz durumu açıkça belgeleyen gelişmelerdi. Bu durum, bölücü faaliyetlerin daha da hız kazanmasına yol açmıştı. Bunda, Avrupa ‘da 19. Yüzyıl boyunca gelişen millî liberal akımın, Osmanlı topraklarına da ulaşması kadar, Avrupa devletlerinin bu toprakları paylaşmak gayesiyle yürüttükleri politikaların, özellikle de İngiliz, Fransız ve Rusların, ezeli ve ebedi Türk düşmanlığının ve Jön Türkler ile İttihat ve Terakkicilerin gaflet payları da vardır.

20 yüzyıl başlarında bölücü faaliyetler, Anadolu topraklarına yayıldı. Bu bölgede bağımsız bir devlet kurmak gayesi ile harekete geçen gruplardan biri de Doğu Karadeniz’deki Rumlar’dı. 1904 ‘te Merzifon’daki Amerikan Koleji’nde “Pontus Rum Cemiyeti” adı altında bir teşkilât kurulmuş ve hızla çevreye yayılmıştı. Papadopulaos adlı bir öğretmen tarafından kurulan bu cemiyet, okul müdürü Mr.White’nin önderliğinde teşkilâtlanmasını sürdürürken bir taraftan da itilâf devletlerinin desteğini sağlamıştır.Merzifon’da Anadolu Koleji’nde bir tek Türk talebe yoktu. 135 talebenin 108’i Ermeni, 27’si Rum’du. Okul müdürü, diğer kolejlerde olduğu gibi, bir papazdı. 1893’de misyonerlerin tertiplediği devlet aleyhine yapılan gösterilerin plânlayıcıları arasında Merzifon Anadolu Koleji müdürü olan papaz da bulunuyordu.

Kısa sürede birçok kasabada teşkilâtlanan Pontus Cemiyeti, başta Müdafaa-i Meşruta olmak üzere yeni yeni kuruluşlar ile bölgede teşkilâtlanıyor, bir tarafta da “20 yaşından büyük her üyenin silâhlandırılması’na çalışıyordu. Kısa sürede 14 şube açan Müdafaa-i Meşruta Cemiyeti’nin Çarşamba, Bafra, Havza ve Kavak ‘ta da şubeleri bulunduğu gibi Avrupa devletleriyle işbirliği yapmak gayesiyle “Mukaddes Anadolu Rum Cemiyeti” adı altında yurt dışı ağırlıklı bir teşkilâtı da vardı.

1.Dünya Savaşı yıllarında İtilâf devletlerinin açık desteğini de kazanan bölücü Rumlar, çalışmalarını daha bir yoğunlaştırarak, Çarlık Rusya’sından da silâh almayı başardılar. İngilizlerce de Mondros Mütarekesinin hemen ardından sadece Samsun Rumlarına 10.000 tüfek dağıtılmış, İstanbul’daki Rum Patrikhanesinin ve Yunanistan’ın isteği üzerine son 50 yılda Samsun ve yöresine “göçmen” adı altında 30.000 Rum yerleştirilmiş bunların 25.000 kadarı “Pontus Çeteleri” saflarında yer alarak Samsun ve Merkez kazaya bağlı köylerde 500 civarında kundaklama, öldürme, yaralama gibi olaylara katılarak, “yoketme/Jenosid” kampanyasına girişmişlerdir.

Mütareke Yıllarında Samsun

30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi günlerinde Samsun, bağımsız Canik Sancağı’nın merkez kazasıydı. Sancağın dışında beş kazası daha vardı. Bafra, Çarşamba, Terme ve Fatsa. Samsun ‘un bugünkü ilçeleri olan Lâdik, Havza ve Vezirköprü ise, o dönemde Sivas Vilâyeti’nin Amasya Sancağı’nın kazaları idi. Canik Sancağının 300.000 dolayında nüfusu vardı ve bunun (göçmen adı altında getirilenlerle birlikte) yarısına yakınını Rumlar teşkil ediyordu. Sancağın merkezi Samsun olmasına rağmen Bafra ve Çarşamba kazaları, nüfusça Samsun’dan daha kalabalıktı.

15 Mayıs 1919’da Yunanlıların İzmir’e asker çıkarmasından 2 ay önce İngilizler, bu defa Samsun’a 4.000 kişilik bir İngiliz-Hintli kuvveti ile çıkartma yaptılar ve halka gözdağı verdiler.

9.Ordu Müfettişi olarak Mustafa Kemal’in 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığı gün, şehirde İngiliz askerleri vardı ve Merzifon dahil, bölgede önemli bir askeri güç olarak bulunuyorlardı.Mustafa Kemal, 21 Mayıs’ta Harbiye Nezareti (Genel Kurmay) ‘ne gönderdiği raporda; Samsun ve dolaylarında 40 kadar bölücü Rum çetesi bulunduğunu, Müslüman halkın kaygı ve korku içinde yaşadığını, Rum Çetelerine karşı bir tedbir olmak üzere bazı Laz çetelerinin para karşılığı bölgeye getirilip Rum saldırılarına karşı kullanıldığını belirtti. Söz konusu çetelerden biri ve en kuvvetlisi; Giresun Bölgesinde üstlenmekle birlikte Karadeniz’in hemen her yerinde baskınlar düzenleyen, Rum çetelerini sık sık zor durumlara düşüren “Topal Osman” çetesi idi . Mustafa Kemal’in Samsun bölgesinde görüştüğü ilk kişilerden birisi de Topal Osman olmuştur.

Yunan donanmasının 9 Haziran 1921 de İnebolu’yu bombalaması üzerine taşkınlıklarını iyice artıran Rum Çetelerine karşı Ankara Hükümeti, 26 Haziran 1921’de Karadeniz’deki Rum nüfusunun başka bölgelere yerleştirilmesini kararlaştırdı. Nurettin Paşa komutasında Sivas’ta kurulan Merkez ordusuna “tenkil hareketi” görevi verildi. Merkez Ordusu Komutanlığı da Pontus’çulukla uğraşanlar hakkında tutuklama kararı alarak bunları birer birer yakalamaya başladı. Merzifon’daki Amerikan Koleji de kapatıldı ve yöneticileri yurtdışı edildi. Bu arada Samsun ve Trabzon metropolid merkezleri basılarak çok sayıda silâh ve belge ele geçirildi. İtilâf devletleri, Rumlar’a karşı alınan bu tedbirleri tesirsiz hâle getirmek için bazı teşebbüslerde bulunmaya başlayınca da Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti Dışişlerinden aşağıdaki cevabi “nota” yı almakta gecikmedi:

“Pontus Devleti fikrini İstanbul’daki Rum Patrikhanesi ve Yunanistan yeniden diriltmişlerdir. Samsun ve Marmara denizi yöresinde şimdiye kadar 20.000’den fazla Türk öldürülmüştür. Türk kadınlarının ırzına geçilmiş, köyleri yakılmıştır. Türk uyruklu Rumlar, Yunanistan tarafından silâh altına alınmaktadır. Karadeniz Rumlarını etkisiz hâle getirmek için Anadolu içlerine nakledilmektedirler. Samsun bölgesindeki Rum köylerinden 2.500 tüfek ve bir milyondan fazla mermi ele geçirilmiştir.”

Merkez Ordusu kuvvetlendirilerek sayısı artırılmış ve 1922 yılının başlarından itibaren de Pontus ayaklamasının bastırılmasına geçilmiştir. Bunun için de bölgeye dağılan milli kuvvetler, asi Rum köylerini ve onların dayanağı olmuş yerleri birer birer taramaya başladı. Sonunda, Pontus hayâli ile başlayan Rumların elebaşları ve onların yardakçıları tamamen yok edildi. Bir çıban başı olarak senelerce etkinliğini sürdüren Rumların bu tutumu kökünden kaldırıldı. Bunun için de Merkez Ordusu’nca ele geçirilen çetelerden 10.886’sı kısmen affedildi. Orduya sığınmayıp direnen 11.188 Rum da öldürüldü. Anadolu içlerinde oturmak zorunda bırakılan Rum kadın ve çocukları da 1923 yılı başlarında vapurlara bindirilerek Yunanistan’a gönderildi. Yunanistan’dan da göçmen olarak 1921-1927 yılları arasında toplam 431.065 kişi ülkemize mübadil olarak geldi. Bunlardan 22.579 u Samsun’a yerleştirildi.

Böylece, Pontus hayâli de ebediyyen sona ermiş oldu.
COĞRAFİ KONUM

Samsun Karadeniz Bölgesinde, Karadeniz sahil şeridinin orta kısımlarında yer alan bir şehrimizdir. Batıdan Sinop, doğudan Ordu, güneyden Tokat ve Amasya ile komşu olan Samsun'un kuzeyinde Karadeniz bulunur. Orta Karadeniz bölümünde yükseklikleri azalan Karadeniz dağları, Samsun'u İç Anadolu'ya kara ve demir yolu ile en kolay şekilde bağlamaktadır. Bu durum Karadeniz Bölgesinde Samsun'un önemini bir kat daha artırmaktadır.

Samsun Kuzeyde 41 - 44'
Güneyde 40 - 05' kuzey enlemleri
Doğuda 37 - 05'
Batıda 35 - 30' Doğu boylamları

arasında yer almaktadır. Türkiye'nin de önemli ovaları olan Çarşamba ve Bafra delta ovaları ilimizin doğu ve batısında yer almaktadır. Yüzölçümü ise 9579 km'dir.

YÜZEY ŞEKİLLERİ

Yeryüzü şekilleri bakımından Samsun'u üç kısımda inceleyebiliriz. Birincisi güneydeki dağlık kesim, ikincisi güneydeki dağlık kesimle kıyı şeridi arasında kalan kuzey yamaçları ile etek kısımları arasındaki yaylalar, üçüncü kısım Kızılırmak ve Yeşilırmak akarsularının delta alanlarında oluşmuş ovalardır. Bu deltalarda yer yer göller de oluşmuştur. Samsun'un alanının % 44,9 dağlar, % 37,2 platolar, % 17, 9’unda ovalar meydana getirir. Samsun'da Kuzey Anadolu sıradağları yükseltisinin düşmesi ve iç kesimlerdeki dağ sıralarının basık olması, Karadeniz kıyısı ile iç kesimler arasındaki ulaşımı kolaylaştırır. Genellikle doğu batı doğrultusunda uzanan, il topraklarının iç kesiminde ve doğusundaki dağlara Canik dağları, batıdakine Çangal dağları denir. En yüksek nokta Canik dağları üzerinde bulunan Akdağ'dır. 2062 m.

Sahildeki kıyı ovaları ile Kızılırmak ve Yeşilırmağın denize döküldüğü yerdeki delta ovaları Samsun'un başlıca ovalarını teşkil eder.

İKLİM

Samsun'da iklim ılımandır. Yağışlar doğu Karadeniz bölümünden az, sıcaklık ortalaması yüksektir. İklim Samsun'un sahil kesimi ile iç kısımları arasında değişiklik gösterir. Sahil kesimi Karadeniz'in etkisinde olmasına karşılık, iç kesimler yükseklikleri 2000 m. kadar ulaşan dağların etkisi altında kalmaktadır.

Samsun'da 37 yıllık sıcaklık ortalaması 14,3' dir. Bu sıcaklık komşu illerin ortalama sıcaklıklarından fazladır. En sıcak aylar Temmuz, ağustos en soğuk aylar ise ocak, şubat aylarıdır.

Yağış Batı Karadeniz ve Doğu Karadeniz bölümlerinden daha azdır. Yıllık ortalama 735 mm. olan yağış en fazla aralık ayında düşmektedir. Kışları biraz soğuk olan Samsun'da yağış daha çok yağmur şeklindedir. İç kısımlar ise karlı geçer.

Samsun'da en fazla güneybatı (Lodos) rüzgarı eser. En hızlı rüzgarda kuzeybatıdan esmektedir.

NÜFUS

Samsun Cumhuriyetten sonra hızlı gelişen şehirlerimizden birisidir. Bu gelişmesinin sebebi konumundan kaynaklanmaktadır. Karadeniz kıyılarını en kolay şekilde İç Anadolu ve diğer bölgelere bağlayan yolların kavşağında bulunur. Bafra ve Çarşamba ovaları da buradadır. Bu özellikleri ile ekonomik yönden ve nüfus yönünden hızlı bir gelişme göstermiştir. Ülkemizde ilk resmi sayımlar 1927 yılında yapılmıştır. 1927 sayımında Samsun'un nüfusu 260868, 1935'te 337818'dir. Nüfusun bu tarihler arasında artması; Doğu Karadeniz Bölümünden gelen iç göçler ve İstiklal Savaşından sonra silah altındaki askerleri terhis edilmesi dolayısıyla doğumların artması ve dış göçlerle ülkemize gelen göçmenlerin Samsun'a yerleşmesinden kaynaklanmaktadır. 1940 yıllarında nüfus artışının azalmasının nedeni 2. Dünya Savaşıdır. 1960 yıllarına doğru hızlı nüfus artışının nedeni ekonomik ve sosyal yönden olan değişikliklerdir. 1960 yılından sonra nüfus artışı yavaşlamıştır. Ücretlerin azalması, iş bulma imkanlarının zorlaşması ve iş temini için başka illere ve Batı Almanya'ya göç etme nedeni ile nüfus artışı azalmıştır.

Ülkemizin genelinde olduğu gibi Samsun'da da köy nüfusu azalmakta şehir merkezleri nüfusu artmaktadır.

İlimizde okur yazarlık aranı ortalama 1935 yılında % 19 iken 1990 yılında % 79 çıkmıştır. Erkekler 1935’te % 29 kadınlar % 9 1990'da ise erkekler % 88 kadınlar % 70 oranında okuma yazma bilmektedirler.

Bu oranların 100'e yaklaşması Samsun'un sosyal, ekonomik ve kültürel yönden olumlu bir konuma gelmesinde etkili olacaktır.zirköprü ilçeleri orman bakımından oldukça zengindir.

13 Haziran 2009 Cumartesi

SAMSUN ANADOLU LİSESİ



SAMSUN ' UN TARİHİ

"SAMSUN" ADININ MENŞEİ

"Samsun" adının Yunanca "Amisos" kelimesinden gelme olduğu sonundaki "Os" veya "S" ekine bakılarak ileri sürülmüşse de, kelimenin kökeninin eski Yunan öncesi döneme dayanmasının daha kuvvetli bir ihtimal olduğu belirtilmiştir. Bu durumda Amisos adının deniz yoluyla gelen Yunanlılar tarafından verilmiş bir ad değil, komşu şehir Amasia (Amasya) gibi, Anadolu menşeli bir kelime olduğu anlaşılmaktadır.

Bugün kullandığımız şekilde "Samsun" adının ortaya çıkışının XII. ve XIII. yy. daki Türk hakimiyetine dayandığı, Batı kaynaklarında ise bunun "Sampson" şeklinde geçmeye başladığı görülmektedir. Gerek Samsun ve gerek Sampson şeklindeki söylenişlerin Amisos'tan geldiğine de şüphe yoktur.

Osmanlılar devrinde şehrin adı Samsun olarak anılmış, fakat sancak adı olarak Canik ismi kullanılmıştır

TÜRK HAKİMİYETİNDEN ÖNCE SAMSUN

Samsun Bölgesinde ilk insan izlerinin Tekkeköy'de ortaya çıktığı tesbit edilmiştir. Buradaki mağaralarda ve düz yerleşim yerlerinde yapılan kazılarda Paleolitik (Eski Taş Devri- M.Ö. 600.000 10.000) ve Mezolitik (Orta Taş Devri-M.Ö. 10.000-8000) çağa ait eserler bulunmuştur.
Samsun Bölgesinin M.Ö. 5. bin sonunda başlayarak Kuzey Yunanistan, Bulgaristan ve Ege adaları ile sıkı bir ilişki içinde olduğu, bu ilişkilerin kıyı gemiciliği ile sağlandığı ve Geç Kalkolitik çagda (M.O. 3500-3000) bu ilişkilerin orta Anadolu'ya kadar uzandığı tespit edilmiştir.




Bu bölgedeki açık hava yerleşmelerine en erken Geç Kalkolitik çağda (M.Ö. 4000-3200) rastlanır. Geç Kalkolitikten Demir çağına (M.Ö. 1200-600/ 580 kadar uzanan zaman dilimi içinde yörede tespit edilen yerleşme saysı 80'e yakındır. Bunlardan Geç Kalkolitik- İlk Tunç çağına M.Ö. (3200.2100) tarihlenen yerleşmeler Bafra, Kavak, Havza dolaylarında, Orta Tunç çağına M.Ö. (2100-1600) tarihlenen yerleşmeler ise Bafra'nın batı ve güneyinde yoğunluk kazanır.
Geç Kalkolitik ve Tunç çağlarının tespit edildiği Tekkeköy, Dündartepe, Kaledoruğu ve İkiztepe'de yapılan bilimsel kazılarda tüm yerleşmelerin köy karakterinde olduğu ve küçük topluluklar tarafından kurulduğu anlaşlmıtır. Halk ahşap evlerde oturmakta avcılık, balıkçılık ve hayvancılık yaparak geçimlerini sağlamaktadır.
Hititler'in başkenti Boğazköy'de bulunan tabletlerden öğrenildiğine göre de Son Tunç Çağı'nda (M.Ö. 1600-1200) bu bölgede yabani bir kavim olan Gaşkalar'ın oturduğu belirtilmektedir.Bu kavim Hitit ülkesine sık sık akınlar düzenlemiş M.Ö. 15.yy. başlarında Boğazköy'ü ele geçirip yakıp yıkmışlardır.
Grek mitolojisi ve antik yazarların notlarından anlaşıldığına göre Greklerin Karadeniz kıyıları hakkında M.Ö. 8.yy. sonunda bilgi sahibi oldukları görülmektedir.


M.Ö. 8. yy. sonunda Kafkaslar yoluyla Doğu Anadolu Bölgesi'ne giren Kimmer'ler, Güney Karadeniz kıyılarında yaşayan halklar üzerinde büyük etkiler bırakmışlardır. M.Ö. 7. yy'ın ilk çeyreğinde, Frig devletini yıkan Kimmerlerden bir kol Karadeniz Bölgesi'ne yönelerek, Sinop'u tahrip ederler; daha sonra bu bölge, Kimmerlerin ana yerleşme merkezi olur. M.Ö. 6. yy. başında Kimmerler giderek güçlerini kaybederler.

Grekler, Amisos yöresine geldiklerinde Kızılırmak ile Terme arasında yaşayan ve Beyaz Suriyeli yahut Kappadokialı adnı verdikleri bir halk ile karşılaşırlar. Ancak yeterli yazılı belge olmadığından bu yörede yaşayan halkın çok karışık olduğu kabul edilmektedir. Kızılırmak'ın batısındaki bölgede Greklerin Paphlagonlar dediği halk yaşamakta, Themiskyra'dan (Terme) doğuya doğru ise Amazonlar, Khalybler, Tibarenoslar ve Mossynoikoslar adı verilen halk toplulukları bulunmaktadır.

Antik kaynakların bildirdiğine göre Amisos, Greklerden önce kurulmuş bir yerleşme idi. Amisos'un ilk adının Enete olduğu bildirilmektedir.Daha sonra Miletos'lular tarafından bu yerleşme M.Ö. 6. yy. başında zapdedilerek kolonize edilir. M.Ö. 6. yy. ilk yansında Kappadokialılar gelip Amisos'a yerleşirler. M.Ö. 6. yy. ortasında Kappadokialı lider;Phokaialıların (Bugünkü Foça Şehri) Amisosta yerleşmelerine izin verir. M.Ö. 437'de daha önce Atina'dan Sinop'a gelenlerden bir grup Athenokles liderliğinde Amisos'a yerleşir ve adnı Peiraieos olarak değiştirir. Amisos kentini kuran Grekler, diğer kentlerde olduğu gibi cadde ve sokaklar, meydanlar, evler, tapınaklar, dini ve sivil yapılar inşa etmiş kent meydanlarını heykellerle süslemişlerdir.

M.Ö. 6. yy. ortalarında Persler'in Anadolu'yu egemenlikleri altına alması sonucu Amisos'un da diğer Grek şehirleri gibi Pers'lere vergi ödedikleri tahmin edilebilir. M.Ö. 4. yy. başlarında Amisos, Kappadokia Satrabı Damates tarafından alınır ve böylece Pers egemenliği altına girer. Büyük İskender'in M.Ö. 334'te Persler'i yenmesiyle Anadolu'daki Pers egemenliği sona erer ve Amisos'a bagımsızlık verilir.
Büyük İskender'in ölümünden sonra iskender'in katibi Eumenes'e Kappadokia ile Paphlagonia-Pontus satraplığı verilir. Eumenes'in ölümünden sonra Kassandros M.Ö. 315'te Amisos'u kuşatır.Antigonos, yeğeni Ptolemaios'u göndererek şehri kurtarır ve satraplığı tekrar kurar.



paflagon1.jpg (25936 bytes)
1900 yılında Samsun-Vezirköprü arasında bulunan Paflagon Kitabesi

dramosmezar .jpg (16002 bytes)
Havza-Lerdüğe Köyünde Dramoslu Mezar

Amisos M.Ö. 302'de Pontus Kralı Mithridates Kitistes zamanında Pontus egemenliği altına girer. Pontus Kralı Mithridates II (255-220) zamanında Amisos zaptolunur. Mithridates Filopator'un M.Ö. 120'de öldürülmesi üzerine , karısı Laodikeia Stefan Gölü (Ladik gölü) kenarında Laodikeia (Ladik) adlı yeni bir başkent kurdurur. Amisos, Mithridates VI. (120-63) zamanında en parlak dönemini yaşar. Şehrin yakınına ayrı surlarla Eupatoria adlı yeni bir mahalle yaptırır. Pontus Krallığı ile Roma İmparatorluğu arasında uzun süren savaşlar süresinde, Roma generallerinden Lucullus Amisos önüne gelince şehrin teslim olmasını ister. Ancak Amisoslular bu teklifi rededer. Şehrin hücumla zapt edilemeyeceğini gören Roma generali askerlerini Eupatoria banliyösü etrafına toplayarak burayı ele geçirir. Banliyösü düşünce Amisos tamamıyle kuşatılarak M.Ö. 71 sonbaharında ele geçer. İnsanlar öldürülmüş, yağmalanan şehir harabe haline gelmiştir. Lucullus hayatta kalanlara hürriyetlerini vererek şehrin yeniden yapılanması için emir verir. Lucullus'tan sonra yerine geçen Pompeius M.Ö. 64 ilkbaharında Amisos'a gelerek yeni düzenlemeler yapar. Amisos'a Saramene, Gazelonitis, Themiskyra ve Sidene bölgeleri verilir.

bafraasarkale.jpg (17327 bytes)
Bafra Asarkale


Mithridates'in oğlu Pharnakes II Roma'nın iç karışıklıklarından yararlanarak M.Ö. 44' te Amisos'u uzun mücadeleler sonunda fetheder. Caesar, Pharnakes II'yi Zile'de yenerek Amisos'a bağımsızlık verir. M.Ö. 44' te Caesar'ın öldürülmesiyle imparatorluğun doğusunu alan Antonius Küçük Asya'da yeni düzenlemelere gider. Amisos, Amaseia ve Neopolis şehirleriyle birlikte krallara verilir. M.Ö. 36'da Antonius, Amisos'u Tiran Straton'a verir. M.Ö. 31'de Oktavianus Antonius'u Actium'da yener ve Amisos'taki tiranı kovar. Şehre bağımsızlık verir. Çeşitli imparatorlar döneminde çıkan karışıklıklara Amisos şehri karışmaz. Roma İmparatorluğu İkiye bölününce Bizans devletinin payına düşen kent Amisos adıyla bir piskoposluk merkezi olur. M.S. 10. yy'da İmparator Konstantin Porphyrigenistos'un bir emrinde şehrin adı Amnisos olarak geçer.

mozaik1.jpg (33856 bytes) mozaik2.jpg (30265 bytes)
Amisos Dönemi Mozaik Örnekleri

TÜRK HAKİMİYETİNDE SAMSUN

İslamlığın doğuşundan sonra 863 yılında Arap ordularının saldrısına uğrayan kent, yıkılıp yağmalanır. Malazgirt Savaşından sonra Türkler Anadoluyu yurt tutmak amacıyla yayılmaya başlarlar. 1086'da Danişmendliler Samsun'u kuşatırlarsa da ele geçiremezler. Ancak Samsun'un yakınında yeni bir kent kurarlar. Bundan sonra eski kente "Hristiyan Samsun" denir. Selçuklu hükümdarı Kılıç Arslan ülkesini iki oğlu arasında paylaştırdığında (1185) Müslüman Samsun, hükümet merkezi Tokat olan Rüknettin Süleymenşah'ın payına düşer. Hıristiyan Samsun ise, önce Bizanslıların, XIV.yy.'ın ilk yıllarından başlayarak da uzun süne Cenevizler'in yönetiminde kalır. Müslüman Samsun, Kösedağ Savaşından (1243) sonra sırasıyla İlhanlılar, Pervaneoğulları(1297), Candaroğulları (1322) ve Tacettinoğulları'nın (1348) denetinine girer. 1393'te Yıldırım Beyazıt tarafından alınır. Ancak padişahın Rumeli'de uğraşmasından yararlanan Kubatoğulları 1395'te şehri ele geçirir. Müslüman Samsun'u ikinci kez alan Yıldırım Beyazıt, Bulgar Kralı Mihail Yiyman'ın Müslümanlığı kabul eden oğlu Aleksandır'ı (İskender Paşa) buranın valiliğine getirir (1398). Ankara Savaşından sonra Anadolu beyliklerini yeniden canlandıran Timur, Müslüman Samsun'u Canik beylerinden Kubatoğulları'na verir(1403). Timur Anadolu'dan çekip gittikten sonra, Osmanlı Şehzadesi Süleyman Çelebi Müslüman Samsun'u Kubatoğulları'ndan alarak Taşanoğlu Ahmet Bey'e verir (1404). Süleyman Çelebi'nin İstanbul yolunda öldürülmesinden(1411) sonra toparlanıp güçlenen kubatoğlu Cüneyt Bey, savaşta yenilgiye uğrattığı Taşanoğlu Ahmet Bey'i öldürerek Müslüman Samsun ve yöresine egemen olur(1414). Candaroğlu İsfendiyar Bey ile birleşen Tavettinoğyu Hüsamettin Bey, Samsun üzerine yürüyerek savaşta Cüneyt Bey'i öldürerek topraklarını ele geçirir(1418). Ancak daha sonda Karakoyunlular'ın Erzincan Valisi Pir Ömer'le anlaşan İsfendiyar Bey, Müslüman Samsun'u Hasan Bey'den alarak küçük oğlu Hızır Bey'i buranın valiliğine atar. Anadolu seferine çıkan I, Çelebi Mehmet her iki Samsun'u da fetheder. Cenevizliler aşağı şehri yakıp gemilerle kaçarlar. Tek yönetim altında birleştirdiği kentin valiliğini Tacettinoğlu Hüsamettin Hasan Bey'e bırakırken, Canik yöresini de oğlu Şehzade Murat'ın Amasya sancağına bağlar(1419). Murat II.'nin cülusu sırasında (1421) çıkan karışıklıklaıdan yararlanarak Osmanlılar'a karşı ayaklanan Tacettinoğlu Hasan Bey'le kardeşi Mehmet Yavuz bağımsızlıklarını ilan ederler ve Samsun'da ortak bir yönetim kurarlar. Canik bölgesini denetim altıma almakla göreclendirilen Amasya Sancakbeyi Lala Yörgüç Paşa, Samsun'u bir kez daha Osmanlı topraklarına katar(1428). Osmanlı yönetiminde Samsun, Canik bölgesinin merkezi olarak önce Amasya'ya, sonra da Sivas'a (Paşa Sancağı) bağlanır. Kentin ağırlık merkezi Hıristiyan Samsun'dan Müslüman Samsun'a geçerken, limanı da Sinop'un gölgesinde kalır. Yavuz Sultan Selim döneminde kent, Trabzon ve Karahisar'la birlikte yeni oluşturulan Erzincan Eyaletine bağlanır(1514). Mehmet III, döneminde (1595-1603) Kazaklar'ın sürekli saldırısına uğrayarak büyük hasar gören Samsun Kalesi, daha sonra onarılarak saglamlaştırılır ve içine yerleştirilen muhafızlarla denizden gelebilecek akınlara karşı kentin güvenligi sağlanır.

tarih7.jpg (13529 bytes)
Selçuklu Dönemi Mezarı (Vezirköprü-Gölköy)

XVIII. yy.'ın ilk yarısından başlayarak Samsun ile Karadeniz'in, öteki limanları, özellikle Kırım arasında yapılan deniz ticareti kentin önemini artırır. Ancak Kırım'ın Osmanlı denetiminden çıkmasından (1774) sonra bu ticaretin gerilemesi, Samsun'u olumsuz yönde etkiler. Yörede ıslahat amacma yönelik olarak konan yeni vergilerden hoşnut olmayan eşraftan bazı kişilerin desteğini kazanan Canikli Ali Paşa, yönetime karşı ayaklanıp Samsun'u işgal eder (1779). Ayaklanmayı bastırmakla görevlendirilen Çapanogullar'ından Cabbarzade Mustafa Bey, Caniklileri Kavak'ta yendikten (1780) sonra Samsun'la yöresinde dirlik ve düzeni yeniden kurar. Bu kez de Alipaşazade Hüseyin Bey'le birleşen Mütesellim Tayyar Paşa, Samsun'da ayaklanarak Çapaoğulları'nın yönetimindeki Amasya'ı ele geçirir (1805). Erzurum Valisi Yusuf Ziya Paşa, Çapaoğulları'nın yardımyla Tayyar Paşa kuvvetlerini Trabzon yakınlarında yener. Alipaşazade yakalanarak idam edilir. Tayyar Paşa Anapa'ya kaçar (1806). XIX. yy.'ın ilk çeyreğinde güçlenen Canikli Hazinedaroğulları Samsun ve yöresini denetimleri altına alırlar. Ancak Tanzimat'tan sonra etkisiz durumda kalan Hazinedaroğulları özellikle yüzyılın ikinci yarısında kent ve yöredeki tüm nüfuzlarını yitirirler. Bu arada Karadeniz'in buharlı gemilere açılması ve Bafra ile yöresinde nitelikli tütün ekiminin başlamasi Samsun için yeni bir gelişim kaynağı olur. Kentin Türk nüfusu arttığı gibi Avrupalı tütün alıcıları ve çeşitli hammadde tüccarları da şehre yerleşmeye başlar. 1869 yılında Samsun'da büyük bir yangın çıkar. Şehrin hemen hemen tamamı kül haline gelir. Ancak zengin bir ticaret merkezi olan Samsun çabuk kalkınır. Birinci Dünya Savaşı sırasında deniz ticareti felce uğradığı için, ekonomik yönden büyük sıkıntılar çeken Samsun, Rus savaş gemilerince dört kez topa tutulur. Önemli ölçüde hasar görür (1915). 19 Mayıs 1919'da Samsun limanına 3. Ordu müfettişi olarak ayak basan Mustafa Kemal Paşa (Atatürk), Anadolu'da Kurtuluş Savaşı'nı başlatır ve kent de bu özelliği nedeniyle Kurtuluş Savaşı'nın bir simgesi durumuna gelir. XIX. yy. sonlarında Trabzon vilayetine bağlı bir mutasarrıflık olarak yönetilen Samsun, Cumhuriyetten sonra kendi adını taşıyan ilin merkezi olur.


tarih8.jpg (9978 bytes)
Kara Samsun Bölgesinde Bulunmuş Bir Stel
[Alman İmp. Wilhelm II. (1888-1918), Osmanlı İmp. 5. Mehmet Reşat (1909-1918)
Avusturya İmp. Franz Joseph I (1848-191

3 Haziran 2009 Çarşamba

SAMSUN



Samsun ’un ilk ismi Amisos olup şehir İyonyalılar (Miletliler) tarafından kurulmuştur. Ancak, bundan önce Gaskarlar tarafından da Samsun 'da bir yerleşim yeri kurulduğu (MÖ 3500) bilinmektedir. Samsun, bu yerleşim yerinin ise denizden gelebilecek tehlikelerden korunabilmek ve yerleşmenin kolayca sağlanabilmesi amacı ile kıyıdan uzak vadi içinde ve yamaç eteklerinde bulunmaktadır. (Bugün Samsun il sınırları içerisindeki Mert Irmağı Kılıçdede Mahallesi sınırları içerisinde kalan ve Samsun Gazi İlköğretim Okulu karşısındaki Öksürük Tepe –Dündartepe- çevresindeki alan ile Samsun Sosyal Meskenlerin olduğu alan) Bu yerleşim yerinin kurulduğu dönemdeki adının , şehrin eski isimlerinden olan Enete, Simisso, Sinusso ve Peiraeurs’dan hangisi olduğu tespit edilememiştir. Selçuklu Türkleri Samsun 'ui feth edince mevcut yerin hemen yanına yeni bir yerleşim yeri daha kurmuşlar ve buraya “Samsun” ismini vermişlerdir. “Samsun” ismi, Selçuklu Türklerinin verdiği özel bir isim, olup eski “Amisos” ile ne kelime olarak ve ne de mana olarak herhangi bir ilgisi yoktur. Türkler şehir merkezine Samsun, İl sınırları ile çevrili bölgeye ise “Canik ” demişlerdir.

SAMSUN İLİ HAKKINDA GENEL BİLGİLER


SAMSUN

Yüzölçümü: 9.579 km²

Nüfus: 1.161.207 (2000)

İl Trafik No: 55

GENEL BİLGİLER

Karadeniz Bölgesinde yer alan Samsun, doğal tarihi ve kültürel zenginlikleri, deniz, kara, hava, demiryolu ulaşım olanakları ile bölgenin turizm potansiyeli en yüksek kentlerinden biridir. Anadolu'nun savunulmasını planlamak amacı ile Atatürk'ün 19 Mayıs, 1919'da gelmesi ile Samsun, Türk İstiklal Savaşı'nın başladığı yer olma özelliği ile önemini her zaman korumuştur.

Samsun Şehri M.Ö. Vl l . yüzyıla doğru Miletler tarafından kurulmuş, bu günkü adının kökü olan “Amisos” adını vermişlerdir.Türk’lerin sonradan “Canik” dedikleri Samsun bölgesi sırasıyla Hititler, Kimmerler, Frigler, M.Ö.Vl. yüzyılda Persler, M.Ö.Vl. yüzyılda Makedonyalılar, Pontus Devleti, M.Ö.l. yüzyılda Roma, M.S.395’te Doğu Roma (Bizans) tarafından işgal edilmiştir.1071 Malazgirt Zaferinden sonra Türk’lere geçmişse de daha sonra Bizans’la Selçuklular arasında alınıp verilmiştir. Bir ara Trabzon Bizans İmparatorluğuna bağlanmış ve Xlll. yüzyılın ilk yarısında kesin şekilde Türk’lere geçmiştir.

Selçuklular o zaman “Müslüman Samsun” denen bu günkü şehri kurmuşlardır. ”Gavur Samsun “ denen Eski şehir bir Ceneviz Sitesi olup, Türk Şehrinin 2-3 km. kadar ötesinde bulunuyormuş. Ceneviz Sitesi XlV. yüzyılda Osmanlı egemenliğini tanımıştır. Müslüman Samsun’u Canik Beyliğinden 1398’de Yıldırım Beyazıt almıştır.1402 Ankara Savaşından sonra bir ara yine mahalli beylikleri eline geçmişse de Çelebi Sultan Mehmet tarafından kesin şekilde Osmanlı Beyliğine katılmıştır. Samsun, Osmanlılar zamanında da önce Sivas Eyaletine daha sonra da Trabzon Eyaletine bağlı bir sancak olmuştur.

Mustafa Kemal Paşa (Atatürk) 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basmış ve bu tarih Kurtuluş Savaşının başlangıcı sayılmış sonradan bu tarih Atatürk’ü anma, Gençlik ve Spor Bayramı olarak ilan edilmiştir.Cumhuriyet devrinde bütün sancaklara ( Mutasarrıflıklara) “Vilayet” (İl) adı verilince Samsun’da il olmuştur.

SAMSUN İLİ’NİN COĞRAFİ DURUMU :

Samsun İli genelde pek yüksek olmayan plato ve dağlardan oluşan topografik yapı göstermektedir. İlde, Canik, Çangal Akdağ, Kunduz, Bunyan, Sırçalı, Yurt Dağları ile Bafra, Çarşamba, Samsun Ovaları yer almaktadır. İlde bulunan akarsular, Kızılırmak, Yeşilırmak, Ters Akan, Mert Irmağı, Terme Çayı, Karaboğaz Deresi, Kürtün Çayı, Abdal Deresidir. Karaboğaz, Balık, Liman, Dutdibi, Uzun, Hayırlı, İnce, Çernek, Tombul, Simenlik, Ladik ve Akgöl de ilin göllerini oluşturmaktadır.

Samsun İli doğal bitki örtüsü açısından zengindir. Kızılırmak sulak alanı; eko sistemi biyolojik çeşitlilik açısından son derece zengindir. Deltada 312 kuş türü tespit edilmiştir. Kuş varlığı açısından uluslararası ornitolojik öneme sahiptir.

Samsun İli kıyı kesiminde tipik Karadeniz iklimi hakimdir. Ancak iç kesimlere gidildikçe karasal iklimin etkileri görülmeye başlanır. Karedenizin en gelişmiş yerleşim alanı ve konut bölgesi olarak Samsun ili gösterilebilir.Samsun konut sayısı ve nüfus olarak önde gelen şehirdir.sitelerinde görülmektedir. Samsun 'da yağış Doğu Karadeniz'e göre az, sıcaklık ise yüksektir. Kıyı kesiminde kışlar ılık, ilkbahar sisli ve serin, yaz mevsimi ise kuraktır. Yağışlar genelde yağmur şeklindedir.
iL MERKEZİNİN İLÇELERE OLAN UZAKLIKLARI :

Alaçam İlçesi

81 Km

Terme İlçesi

59 Km

Bafra İlçesi

51 Km

Vezirköprü İlçesi

114 Km

Çarşamba İlçesi

37 Km

Ondokuzmayıs İlçesi

32 Km

Havza İlçesi

84 Km

Salıpazarı İlçesi

55 Km

Kavak İlçesi

51 Km

Asarcık İlçesi

73 Km

Ladik İlçesi

82 Km

Tekkeköy İlçesi

13 Km

Ayvacık İlçesi

62 Km

Yakakent İlçesi

88 Km


İLÇELERİMİZ :



ALAÇAM: İlçe çok eski bir tarihe sahip olup, M.Ö. ki devirlerde Frigyalılar,Kimmerler, Mısırlılar, Lidyalılar ve Persler Alaçam’ da hüküm sürmüşlerdir.

Osmanlı’dan beri Türk kasabası olan Alaçam 1 Eylül 1944 tarihinde Samsun’un 8. İlçesi olmuştur.

Alaçam kuzeyden Karadeniz, batıdan Yakakent, güneyden Vezirköprü, doğudan Bafra İlçeleri ile çevrili şirin bir sahil kasabasıdır. Yüzölçümü 632 km2 denizden yüksekliği ortalama 30 m olup, sahil uzunluğu 78 km’dir

İlçenin ekonomisi genel olarak tarıma dayalıdır. Bunun yanında hayvancılık ve balıkçılık da yapılmakta olup, tarım ürünlerinin başında tütün, buğday, çeltik ve mısır üretimi gelir.Ayrıca her türlü sebze ve meyve yetiştirilip, hayvancılıkta büyük ve küçük baş hayvan yetiştiriciliği yapılmaktadır.

İlçenin kırsal alanlarında el körükleri ile sıcak ve soğuk demircilik yapılmaktadır.İlçe de 800 işçi istihdam eden bir tekel işletmesi mevcuttur.

ASARCIK : Küçük bir köy statüsünde olan şimdiki ilçe ve bir kaç köye 1877 - 1878 Osmanlı-Rus savaşından sonra Rusya’dan göç eden Çerkezler’in yerleşmesiyle ilçe kurulmaya başlamıştır.Zamanla civardan gelen insanların yerleşmesiyle de büyümüş ve genişlemiştir.1959 Yılında nahiye, 1587 yılında da ilçe olmuştur.Belediye ise 1989 yılı Mart ayında yapılan mahalli idareler seçimleri ile kurulmuştur.

Samsun’un 44 km güneyinde yer alan Asarcık batıdan Kavak İlçesi ve doğudan Çarşamba İlçesi ile sınırlıdır.

İlçede tarıma elverişli arazinin az ve verimsiz olması, sulanabilir arazinin olmaması tarım ekonomisin gelişmesini engellemiştir.Tarımdan elde edilen ürün halkın ancak Tüketim ihtiyacını karşılayabilecek düzeydedir.İlçede yetiştirilen ürünler buğday, mısır, arpa ve şekerpancarıdır. Şekerpancarının dönüm başına 2,5 ton civarında elde edilmesi verimin oldukça düşük olduğunu göstermektedir.

AYVACIK : İlçenin kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber, daha önce bağlı bulunduğu Çarşamba İlçesinden daha eski bir tarihe sahip olduğu sanılmaktadır.

Osmanlı İmparatorluğu zamanında bir Rum köyü olan Ayvacık, Cumhuriyet kurulduktan sonra Rumlar tarafından terk edilmiştir.Bu günkü halk ilçeye Cumhuriyetten sonra yerleşmiştir.

Ayvacık, 1954 te tam teşekküllü nahiye olmuş; fakat 1969 ‘da daha önce kurulmuş devlet teşkilatları kaldırılmıştır.1978’de ise yine köy olmuştur.

20 Mayıs 1990 tarihinde Ayvacık köyü, Keskinoğlu köyü ile birleştirilerek AYVACIK ilçesi olmuştur.19 Ağustos 1990 tarihinde yapılan mahalli seçimlerle de belediyesi kurulmuştur.

Ayvacık Canik Dağlarının kuzey eteklerinde, Yeşilırmak vadisinde, Suat Uğurlu Baraj gölünün kıyısında yeralmaktadır.Bu uzun vadide bir de Hasan Uğurlu Baraj gölü bulunmaktadır.

İlçenin en yakın komşusu 28 km. kuzeyindeki Çarşamba ilçesidir.Samsun’a uzaklığı ise 62 km. dir.

İlçe halkının % 80-90’ı tarımla, % 1’i balıkçılıkla, % 8-9’uda ticaretle uğraşmaktadır.

Tarımsal faaliyetler mısır, buğday, arpa ve fındık üretiminde yoğunlaşmıştır.İlçe topraklarının büyük bir bölümü ormanlık arazidir.Tarıma elverişli topraklar genellikle bozuk, kuru ormanlık alanların açılmasıyla elde edilmiştir.

Hayvancılık alanında ise potansiyel yeterince değerlendirilmemiş ne mera ne de ahır hayvancılığı gelişme gösterebilmiştir.

İlçe de ayrıca elektrik üretimi yaparak sanayinin ana girdisi olan enerjiyi sağlayan Hasan Uğurlu Yeraltı Santrali ile Suat Uğurlu Hidro-elektrik Santrali yer almaktadır. Bu barajlar 1981 - 82 yıllarında hizmete girmişlerdir.

BAFRA: Bafra’nın tarihi M.Ö. 5000 yıllarına kadar uzanmaktadır.İkiztepe Ören yerinde yapılan araştırmalarda Kalkolitik Döneme (M.Ö 5000-4000) ait yerleşmelerin izine rastlanılmıştır.

1071 Malazgirt Savaşından sonra Selçukluların eline geçen Bafra’ya 1214 yılında Anadolu Selçuklu Hükümdarı İzzettin Keykavus Türkmen Aşiretlerini yerleştirmiştir.1243’de başlayan Moğol istilaları Selçuklu İmparatorluğunun yıkılması ve Türk Beyliklerinin kurulmasına neden olmuştur.İşte bu dönemde bölgede küçük bir Selçuklu Beyliği olan Bafra Beyliği kurulmuştur.1460’da ise Bafra Osmanlı hakimiyetine girmiştir.

Bafra adının; Kızılırmak’ın denize açıldığı yerde(M.Ö.525 yıllarında Fenikeliler zamanında) ticaret gemilerinin yanaştığı koylara kurulan, ticaret evlerine, Bafida denilmesinden geldiği sanılmaktadır.

Bafra ilçesi Osmanlı İmparatorluğu devrinde Trabzon İline bağlı Canik Sancağına ait bir yerdi.Hangi tarihte kaza merkezi olduğu kesin olarak bilinmemektedir.Salname kayıtlarına göre 1854 yılı sonunda kaza merkezi olduğu sanılmaktadır.,

Bafra Karadenize 20 km uzaklıkta, denizden yüksekliği 20 m olan ve Kızılırmağın biriktirdiği birikinti ovası üzerinde kurulmuş bir ilçemizdir.

İlçe doğusunda ve kuzeyinde Karadeniz, batısında Alaçam, güneyin Kavak İlçeleri ile çevrilmiştir.Yüzölçümü 175.000 hektar, Samsun’a uzaklığı 51 km dir.

Kızılırmak Deltasını kaplayan Bafra Ovası güneyde dağlarla çevrilidir.Bunlardan en yükseği 1224 m ile Nebyan Dağıdır.Bu dağlar Canik Dağlarının uzantılarıdır.Bafra’nın en büyük,Türkiye’nin ise en uzun akarsuyu Kızılırmak bu dağları derin bir vadi ile geçerek ovaya ulaşır.Bafra ovası tamamen Kızılırmak tarafından oluşturulmuştur.Irmağın denize denize yakın kısımlarında birçok göl oluşmuştur. Nebyan dağının etekleri ise yayla durumundadır.

Kızılırmak’ın uzunluğu 1151 km dir. Sivas’ta ki Kızıl Dağ’dan doğar, Orta Anadolu’da geniş bir yay çizerek Bafra’dan denize dökülür.En çok nisan ve temmuz dönemlerinde su taşır.

Kızılırmak’ın denize döküldüğü yerde oluşmuş göller, ırmağın her iki yakasında da yer alır Batıdaki göl Karaboğaz, doğudaki ise Balık gölüdür. Doğu yakada yer alan göllerin başlıcaları şunlardır. Dutdibi, Liman, Hayırlı, Çernek, Uzungöl, Tombulgöl, İncegöl .Göllerin çevresi sazlık ve bataklıktır.Ancak; Ormanlık alanlar da göze çarpar.

Orta Karadeniz iklimi hakimdir.İç ve dağlık kesimler deniz etkisinden uzak olduğu için biraz daha soğuktur.Yağışlar bol, nem oranı fazladır.Ocak-şubat en soğuk; Ağustos ise en sıcak aydır.

Tarımsal üretim ve tarım ürünlerin pazarlanmasına dayalı bir ekonomi gelişmiştir.Kızılırmak deltasının sulak alan çevresinde yaşayan insanların ise temel geçim kaynakları tarım, hayvancılık, balıkçılık ve sazcılık gibi etkinliklerdir.

ÇARŞAMBA : Çarşamba İlçesi Yeşilırmağın doğu yakasında Çay Mahallesi , batı yakasında Sarıcalı Mahallesi olmak üzere bu alanın çevresinde gelişmeye başlamıştır.Çarşamba’nın bütün ovada merkez rolünü üstlenmesinde, ilki 1370 yılında kurulmuş olan panayırın etkisi büyüktür.Bu panayır çarşamba günleri kurulduğundan ilçenin adı da buradan gelmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu zamanında da idari teşkilatta önemli bir ilçe olarak yerini almış olan Çarşamba’ da, Cumhuriyettin sonra 1925 ‘de Belediye Teşkilatı kurulmuştur.İlçe Samsun-Ordu karayolu üzerinde de Yeşilırmak’ın iki yakasında Çarşamba Ovası üzerinde kurulmuştur.Doğusunda Terme, Batısında Tekkeköy, kuzeyinde Karadeniz kıyıları, güneyinde ise Ayvacık ve Salılpazarı ilçeleri sınırlanmıştır.

Çarşamba İlçemiz Yeşilıramk’ın oluşturduğu verimli delta ovası üzerine kuruluştur.Halkının büyük kesimi tarımla uğraşmaktadır.Yeşilırmar’ın suladığı ova tarıma son derece elverişli topraklarla kaplıdır. İlçe de tarım, Türkiye’ye üretim yapacak kadar gelişmiştir.Yetiştirilen ürünler buğday, arpa, çeltik, fasulye, soya fasulyesi, nohut, şekerpancarı, ayçiçeği, şeftali, fındık ve elma başta olmak üzere çok çeşitlidir.

İlçe de 450 dekarlık alana tütün dikilmekte ve yılda ortalama 42.346 kg tütün yetiştirilmektedir.Ayrıca; Şeker fabrikasının üretime başlamasıyla şeker pancarı da yetiştirilmeye başlanmıştır.

Şeker fabrikasının açılması özellikle köylerde büyük ve küçükbaş hayvancılığın yetişmesine yol açmıştır.

KAVAK : Kavak ilçesinin tarihi oldukça eskidir.İlçe merkezinin kuzeyinde kalan Kaledoruğu Höyüğünde 1942 yılında yapılan araştırmalarda M..3500- M:Ö. 2000 yıllarına ait eserlere rastlanılmıştır. Bu verilere göre Kavak İlk Tunç çağından bu yana bir yerleşim yeridir.

Kadedoruğu Höyügünde Genç Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait eserlere rastlanması ise bu yerin hem yerleşim özelliğini, hem de buruda yerleşimin sürekliliğini göstermektedir.

Hititlerin egemenliğinden sonra Kavak, M.Ö.1200 ‘lerde Friglerin,M.Ö.7.yüzyılda Miletlerin egemenliği altına girmiştir.M.Ö.333 yılında Pontusların elinde olan Kavak’a daha sonra Romalılar hakim olmuştur.

Daha önce Yahudiliği tanıyan halk , l.yüzyılda İsa’nın Havarilerinden Aziz Andre ve Pier’in Bölgeye gelmesi ile Hristiyanlıkla tanışmıştır.Müslümanlar Abbasiler döneminde (750-1258) Malatya - Tokat üzerinden Karadeniz kıyılarına uzandılar ve İslam dinini buralara tanıttılar.

1418 ‘de Çelebi Mehmet döneminde İlçe tamamen Osmanlıların eline geçti.Kavak’ın bundan sonraki tarihi Osmanlı tarihi içinde gelişimini sürdürmüştür.

Samsun-Ankara karayolu üzerinde kurulmuş, Samsun İline bağlı bir ilçedir.Samsun’a uzaklığı 51 km. olan Kavak; doğusunda Asarcık, batısında Havza, Kuzeyinde Samsun ve Bafra, güneyinde Ladik ilçeleriyle çevrilidir.Kavak ilçesinin ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanır.Tarım alanında en çok buğday, mısır, yulaf, arpa gibi tahıl ürünleri yetiştirilir.Ayrıca şekerpancarı, tütün ve patates ekimi de yapılmaktadır.

İlçedeki sanayi ise genellikle kireç, tuğla ve kremit üretimi şeklinde gelişmiştir.Bu alanda faaliyet gösteren fabrikalar üretimini sürdürmektedir.

LADİK: Ladik ilçesinin tarihi M.Ö.3000 - M.Ö.2000 yıllarına kadar uzandığı tahmin edilmektedir.Bu tahminler yapılan arkeolojik kazılardan anlaşılmıştır.Bölge M.Ö.550 - 332 yıllarında Perslerin hakimiyetine girmiştir.Bir dönem sonra Pontus krallığı adını alan devlet Samsun ve Amasya’ya hakim olmuştur.1071 Malazgirt savaşından sonra Müslümanların hakim olmasıyla Müslümanlık yayılmıştır.Osmanlılar Ladik’i 1428’de topraklarına katmışlardır.Ladik Cumhuriyet dönemine kadar Sivas Sancağına bağlı Amasya vilayeti sınırları içinde bulunmuştur.Cumhuriyet kurulduktan sonra Amasya iline bağlı olan Ladik ilçesi 1925’te Samsun’a bağlanmıştır.

Samsun ‘un güneyinde yer alan Ladik, kuzeyinde Kavak, güneyinde Suluova, doğusunda Taşova ve batısında Havza İlçeleri ile çevrilidir.Yüzölçümü 558 km2.dir.

İlçenin ekonomisi genellikle tarıma dayanmaktadır.Buğday, arpa, yulaf, mısır, şekerpancarı yetiştirilen tahılgillerdendir.Ladik’in yayla durumunda olması küçük ve büyükbaş hayvan yetiştiriciliği yapılmasına olanak sağlamıştır.

İlçedeki en büyük sanayi kuruluşu çimento fabrikasıdır.Bir de küçük sanayi sitesi bulunmaktadır.

Ekime ve dikime elverişli alanların geniş olması; çiftçilerin verimli alanlarda sebzecilik yapmalarına olanak sağlamıştır.İlçede özellikle;domates, biber, patlıcan, salatalık, taze fasulye vb. sebzeler yetiştirilerek, toptancı sebze halinden, ihtiyaç duyulan illere sevk edilmek üzere pazarlanmaktadır.

Kavakçılık ve kavak fidanı yetiştiriciliği de ilçede son zamanlarda gelişen bir ekonomik faaliyettir.

HAVZA : Havza’nın doğusunda yer alan Lerdüge tümülüslerinde yapılan arkeolojik araştırmalar ilçenin tarihi M.Ö.100 yıllarına kadar uzandığını göstermektedir.

Kasaba şifalı suları nedeniyle yıllarca büyük krallar ve beyler arasında el değiştirmiştir.

Adını 1156 ‘da Amasya hükümdarı olan Kavus-Han’dan almıştır. Kavus adını 1245 tarihinde Selçuklu hükümdarlarından Sadi Paşa tarafından Havza olarak değiştirildiği ileri sürülmektedir.Beylikler döneminde Havza Canik Beylerinden Taşanoğulları tarafından idare edilmiştir.Osmanlılar ülkede birliğin sağlanması için beyliklerin kendi egemenliğine girmelerini amaçlamıştır.Bu amaçla Amasya Valisi ll Murat, Yörgüç Paşa’yı görevlendirerek Taşanoğullarının egemenliğindeki Havza yöresini Osmanlı egemenliği altına almıştır.Böylece Havza 1430 tarihinde Osmanlı topraklarına katılmıştır.

Osmanlılar döneminde Amasya İline bağlı olarak yönetilen Havza, 1882 tarihinde İlçe haline getiriliyor, 1926 yılında ise Samsun’a bağlanıyor.

Samsun’a uzaklığı 86 km olan ilçenin, kuzeyinde Bafra, güneyinde Amasya’nın Suluova ve Merzifon, batısında Vezirköprü, doğusunda Ladik ve Kavak ilçeleri yer alır.

Havza’nın kuzeyi sıralı dağlar ile çevrilidir.Batısında Taşan(Tavşan ) dağları yer alır. Bu dağların etekleri yayla konumundadır.En önemli akarsuları; ters akan Derinöz ile İstavroz’dur.

Havza ekonomisinde tarım hakimdir. Buğday ve şekerpancarı tarımsal üretimde en ön sırayı almıştır.İlçenin köylerinde hayvancılıkta yaygın olarak yapılmaktadır.

Dağlarla çevrili ilçede orman alanları geniş yer kaplar.Özellikle orman köylerinde yaşayan halk geçimini büyük ölçüde orman ürünlerinden sağlamaktadır.

Havza ekonomisinde turizm de önemli bir yere sahiptir.

Ayrıca İlçe de çok sayıda un fabrikası faaliyet göstermekte, elde edilen unlar çeşitli illere gönderilmektedir.Eski ve yeni çeltek denilen mevkii de ise linyit kömürü çıkarılan ocaklar vardır.Bu ocaklardan kömür elde edilmesinin yanında işletmeler ilçede istihdam imkanı da yaratmaktadır.

Havza’da genellikle küçük çapta imalat ve çeşitli alanlarda tamir işlerinin yapıldığı bir de küçük sanayi sitesi vardır.

ONDOKUZMAYIS : Ondokuzmayıs ilçesinde Dağköy ve Yörükler beldeleri civarında yapılan arkeolojik kazılarda M.Ö. ki yıllara ait yerleşmeler olduğu saptanmıştır.

Dağköy’de ortaya çıkarılan mezarların M.Ö.47 yılların ait olduğu sanılmaktadır.Yörükler beldekinde bulunan Hamamın ise Cenevizliler ve Romalılar dönemine ait olduğu rivayet edilmektedir.

Milattan önceki yıllardan beri yerleşim yeri olarak kullanılmış ilçe toprakları Çelebi Mehmet döneminde Osmanlı hakimiyetine giriyor.

Ondokuzmayıs İlçesi Samsun’a 33 km uzaklıkta, Samsun-Sinop devlet karayolu üzerindedir. Kızılırmak Nehrinin meydana getirdiği delta ovasının doğu ucunda yer alan ilçenin denizden yüksekliği 10 metredir.

İlçe merkezinin kuzeyinde kalan topraklar Kızılırmak’ın oluşturduğu Ova’nın bir bölümünü teşkil eder.Bu alanda Balık Gölleri’nin bir kısmı bulunmaktadır.

İlçenin genel konumu da ova durumundadır.

Ondokuzmayıs doğusunda Samsun, batışında Bafra, kuzeyinde Karadeniz, güneyinde Samsun ve Bafra ilçeleri ile çevrilidir.En yüksek yeri Nebyan ormanlarının bulunduğu güneyindeki tepedir.

İlçe tarım, hayvancılık ve balıkçılık gelişmiş durumdadır.Tarım ürünleri arasında fındık, mısır önemli yer tutar.Balıkçılık denizden başka balık göllerinde de yapılmaktadır.

Ondokuzmayıs ilçesinde cevizcilik ve arıcılık projeleri uygulanmaya konulmuş ve ekonomik açıdan önemli katkılar sağlayan faaliyetler haline gelmiştir.Ayrıca yapılan el dokuması kilimler, çoraplar vb. eşyalar ilçe ekonomisinde küçük de olsa bir yer tutmaktadır. Balık gölleri civarında yapılan hasır örücülüğü de ekonomi faaliyetler arasında sayılır.Bütün bunların yanında küçük bir sanayi sitesi bulunan ilçe de özellikle bahçe tarımında kullanılan araç ve gereçler ile soba ve kuzine imalatı yapılmaktadır.

SALIPAZARI:Terme ve Çarşamba ilçelerinden ayrılan Alanyaykın, Düzköy ve Bereket köylerinin birleşmesiyle 1973 yılında Belediye olmuştur.1987-1988 yıllarında ‘da ilçe teşkilatı kurularak Samsun’a bağlanmıştar.

l. Dünya Savaşından önce yörede Türk köylerinin yanında Rum, Ermeni ve Gürcü nüfusunun yaşadığı bilinmektedir.l. Dünya Savaşı sırasında özellikle Ermeni çeteleriyle Türk halkı arasında çatışmalar yaşanmıştır.Ancak;Türk halkının mücadelesi sonunda Ermeniler bölgeyi terk etmek zorunda kalmıştır.

Samsun’a uzaklığı 54 km.olan ilçenin güneyi Erbaa ve Akkuş, doğusu Terme, batısı Ayvacık Kuzeyi ise Çarşamba ilçeleriyle çevrilidir. Salıpazarı ilçesinin denize kıyısı yoktur.

İlçenin kuzeyi düzlük, güneyi engebelidir.Yeşilçay ile Terme çayı ilçe merkezinde kesişmektedir.Bu çaylar üzerinde üç köprü vardır. Salıpazarı ile Gökçeli köyünü Kurt köprüsü, Yavaşbey köyünü ise Maviren köprüsü birbirine bağlıdır.

İlçe ekonomisinde tarıma dayanmaktadır.Halkın büyük çoğunluğu bizzat tarımla uğraşmaktadır.Tarım ürünü olarak Fındık, Çilek, Çeltik yaygın olarak yetiştirilir.İlçede hayvancılıkta gelişmiştir.

Dağlık bölgedeki Köylerde sepet,kaşık ve çeyiz sandığı gibi ürünler yapılmaktadır.

TEKKEKÖY: Tekkeköy ve civarında yapılan araştırmalar sonucunda Poleolitik dönemden itibaren yerleşim varolduğu öğrenilmiştir.Tekkeköy’ün hemen güneyinde yeralan bu yerleşim M.Ö.5000’lere tarihlenmektedir.

İlçedeki araştırmalarda Hitit dönemine ait katmanlara rastlanmıştır. Friglere ait kalıntılar da bulunmuştur.

Yöre M.Ö.3.yy ortalarında Pontus devletinin sınırları içine girmiş, daha sonra sırasıyla Roma, Bizans ve Anadolu Selçuklu devletinin eline geçmiştir.

Selçuklular Anadoluya yerleşmeye başladığı zaman Bizans devletinin egemenliği altında olan bu yöreyi Türklere ve İslamiyet’e açmak için, bölgenin öneminide dikkate alarak büyük Türk velisi Şeyh Zeynüddin’i ;buraya göndermiş ve bir Tekke kurdurtmuşlardır. Tahminen 1250-1330 yılları arasında yaşayan Şeyh Zeynüddin kurduğu tekkede yolcuları, düşkünleri, fakir fukarayı kazan kurarak doyurmuştur.TEKKEKÖY adının buradan geldiği söylenmektedir.

1399’da Tekkeköy Osmanlı egemenliğine girmiştir.1402 Ankara savaşından sonra Kubatoğullarının eline geçmiştir.1419’da Çelebi Mehmet Tekkeköy’ü tekrar Osmanlı topraklarına katmıştır.

Samsun-Trabzon karayolunun 13.km.’sinden güneye doğru 1km. içeride yer alan Tekkeköy Samsun iline bağlı bir ilçedir.

Tekkeköy deresinin kıyı ovasına açlıldığı kesimde kurulmuştur.İlçe topraklarının üçte birini Çarşamba ovasının devamı oluşturur.

Önemli gelir kaynakları arasında tarım ve hayvancılık yer alır. İlçe topraklarının üçte biri Yeşilırmak’ın biriktirdiği verimli delta ovasının devamı olup, sulu tarıma elverişlidir.Tütün en büyük gelir kaynağıdır.

İlçe de yetiştirilen karalahana, marul ve diğer sebze türleri ilçede, Samsun halinde ve İstanbul’a sevk edilerek satılır.

İlçede 1944 yılında kurulan Gelemen Devlet Üretim Çiftliği de yer almaktadır.Karadeniz bölgesinin kaliteli tohumluk ve yem ihtiyacını karşılamak amacıyla 46.000 dönümlük bir araziye kurulmuştur.Ayrıca bölgede teknik tarımı öğretmek ve arıcılığı geliştirmek de amaçları arasındadır. Çiftlikte meyvecilik ve fidancılık da oldukça gelişmiştir.Kümes hayvancılığı alanında da üretim yapılmaktadır.Bir de tarım aletleri ve makinelerinin tamirinin yapıldığı atölyeleri vardır.

İlçe sınırları içerisinde yer alan Karadeniz Bakır İşletmeleri, Azot Fabrikası, Kutlukent yöresindeki sanayi ve organize sanayi bölgeleri ilçe ekonomik alanda hareketlilik getirmiştir.

TERME : Terme’nin tarihi M.Ö. 1000 yıllarına inmektedir.Hatta eski tarihçiler M.Ö.1200 yıllarında şimdiki Terme çayı kıyısında efsanevi kadın savaşçılar amazonların yaşamış oluduklarını ileri sürmüşlerdir.

Terme adının da, kıyısı amazonların Themiskyra adlı kenti kurdukları Thermodon ( bu günkü Terme Çayı) dan geldiği söyleniyor.

İlçenin en eski halkının Gaskalar olduğu sanılmaktadır.Gaskalar Karadeniz kıyısında yaşayan yarı göçebe ve saldırgan bir topluluktur.Hititler Samsun’a kadar yayılınca Gaskalarıda yönetimleri altına almışlardır.

Türklerin Anadolu’ya hakim olmaya başladıkları 11.yy’ a kadar Terme’ye Hititler, Frigler, Medler, Persler ve Romalılar hakim olmuşlardır.395 Yılından itibaren Terme, Doğu Roma ( Bizans ) hakimiyetine girmiştir.

l. Alaittin Keykubat zamanında ( 1219 - 1236 ) Terme dahil bütün Karadeniz sahili Anadolu Selçuklularının yönetimine girmiştir.Moğol istilaları nedeniyle dağılan Selçuklu imparatorluğunun topraklarında Türk Beylikleri kurulmaya başlanmıştır.Bu dönemde Amasya-Samsun-Tokat-Sivas-Kayseri bölgesinde Eratna Beyliği kurulmuştur.1381’de Kadı Burhanettin Eratna Beyliğini ele geçirince Terme onun bölgesine bağlanmıştır.Bu arada yörede Canik Beyliği de kurulmuştur.1398’de Yıldırım Beyazıt Amasya ve Karadeniz kıyılarında bütün beylikleri Osmanlı topraklarına katmıştır.

Cumhuriyete kadar Terme Canik Mutasarrıflığının idaresinde yönetilmiştir.

Terme Belediye Teşkilatı ise Cumhuriyetten önce kurulmuştur.

Terme Karadeniz Bölgesinin Orta Karadeniz Bölümünde denizden 3-5 km. içerisinde kurulmuş Samsun İline bağlı bir ilçedir.Samsun’a uzaklığı 58 km.dir.

İlçenin kuzeyinde Karadeniz, doğusunda Ünye ve İkizce, güneyinde Akkuş, batısında Salıpazarı ve Çarşamba ilçeleri yer almaktadır. Kuzeyinde kıyı ovası uzanmakta, güneyinde Canik Dağları. Enyüksek noktası 450 metredir.Kara ormandan doğan Terme Çayı ilçeyi tam ortasından ikiye bölerek Karadenize dökülür.Terme’de bir de Delidere vardır.Çarşamba Dağlarından doğan bu akarsuyun yatağının bazı kısımlarında göller oluşmuştur. Delidere de Karadeniz’e dökülür.İlçede Simenit gölüne dökülen Karaboğaz ve Abdal Dereleri de vardır.

Terme ekonomisinin hemen hemen tamamı tarıma dayalıdır.Bu verimli ova da ünlü Terme pirinci ve fındık yetiştirilmektedir.

İlçede kültür kavakçılığı da oldukça yaygındır.Örneğin; dünyanın ikinci büyük kavak ormanı Terme’dedir.

Bunların yanında, Sahil kasabası olması nedeniyle balıkçılık ve diğer bazı deniz ürünleri avcılığı da geçim kaynakları arasında sayılabilir.

İlçede besicilik ve arıcılık gibi ekonomik faaliyetler de önemli yer tutmaktadır.

Terme’nin en önemli sanayi kuruluşları, İlçe’de yetiştirilen ve fındığı işleyen fabrikalardır. Fındık fabrikalarında üreticiden alınan fındık iç fındık haline getirilerek ihraç edilmekte veya iç piyasaya sürülmektedir.Çeltik de aynı şekilde fabrikalarda işlem görerek pirinç halinde ihraç edilir ve ya iç piyasaya verilir.

VEZİRKÖPRÜ : Vezirköprü’nün tarihi Hitit’lere (M.Ö.2000-M.Ö.700) kadar uzanmaktadır.İlk şehir Hititler tarafından şimdiki ilçe merkezinin 2.5 km.kadar uzağına kurulmuştur.Bu Vezirköprü’nün ilk kuruluşudur.

Vezirköprü 1695 yıllarındaki Celali İsyanları sırasında sık sık baskına uğramış ve kasaba yağmalanıp yıkılmıştır.Bu nedenle insanlar kalelere sığınma ihtiyacı duyulmuş, Taşkale, Toprakkale olmak üzere iki kale yapılmıştır.Şimdi bu kale yıkıntıları üzerine kurulan mahalleler aynı adlarla anılmaktadır. Celali isyanlarından sonra Köprülü Mehmet Paşa ilçedeki yıkılmış yapıları tamir ettiriyor ve ayrıca yeni eserler de yaptırıyor. İskelet olark bu günkü durumu o zamandan kalmadır. İdari bakımdan Sivas Beyler Beyliğine bağlı Amasya mutasarrıflığı içinde olan Vezirköprü;1925 yılına kadar Amasya’ya bağlı bir ilçe iken;1925 yılında Samsun iline bağlanmıştır.

Kasabanın adı Evliya Çelebi Seyahatnamesinde ŞINDER olarak geçmektedir.ŞIN kelimesi Amerika dilinde köprü adının buradan geldiği düşünülebilir.Mehmet Paşa Sadaleti zamanında ‘da ilçe VEZİRKÖPRÜSÜ adını almıştır. Bugün daha kısaltılmış olarak VEZİRKÖPRÜ adı kullanılmaktadır.

Vezirköprü orta Karadeniz Bölgesinde, Samsun un güneybatısında yer alır. Doğusunda Havza, Batısında Boyabat ve Osmancık,Güneyinde Gümüşhacı köy ve Merzifon, Küzeyinde Alaçam ve Bafra ilçeleri ile çevrilidir.

İlçenin ekonomisi genelde tarıma dayalı bir ekonomidir.Bunun yanında hayvancılık ve orman ürünleri de önemli yer tutar. Her çeşit tahıl üretim ile sebze ve meyvecilik gelişmiş durumdadır. Ayrıca;Şekerpancarı , tütün ,kendir ,ayçiçeği,susam ve zeyrek tarımı da yapılır.

Vezirköprü de sanayinin fazla geliştiği söylenemez. ORÜS (Orman Ürünleri Sanayi) Entegre kereste fabrikası ilçe ekonomisine canlılık kazandırmıştır. Ayrıca un fabrikaları ile zirai aletler imal eden kuruluşlarda vardır. Sanayiye bağlı olarak ticaret , taşımacılık ve ulaşım gibi sektörlerde de canlanma görülmüştür.

İlçede küçük bir sanayi sitesi de bulunmaktadır. Ayrıca heybecilik, semaver yapımı, ip ve urgan yapımı da ekonomik faaliyetler içinde sayılabilir.

YAKAKENT : Yakakent’in kuruluşu M.Ö.2.yüzyıla rastlar.

1896 Yılında muhtarlık, 1 Mart 1963 yılında Belediye Teşkilatı kurulmuştur.Aynı yıl Gümenes olan ismi, kıyı şehri anlamına gelen Yakakent olarak değiştirilmiştir.09.05.1991 yılında Yakakent ilçe olmuştur.

Yakakent Karadeniz kıyısında Sinop il sınırı ile Samsun İl sınırı arasındaki geçit noktasındadır.Samsun iline bağlı olan ilçenin Samsun’a uzaklığı 84 km.dir.Doğusunda Alaçam Batısında Gerze, güneyinde Canik Dağları, kuzeyinde Karadeniz yeralmaktadır.

İlçe ekonomisi tarımsal karektere sahip olmakla beraber; balıkçılıkta ekomominin can damarıdır.Karadenizde avlanan hertürlü balığı ve dünyaca ünlü Mersin balığını burada bulmak mümkündür.Sayıları 70 ‘e yakın irili ufaklı balıkçı tekneleri ile balık avlanmaktadır.

Deniz ürünlerini değerlendiren özel sektöre ait iki fabrika bulunmaktadır.Bunlardan biri Sürsan Balık Unu ve Yağı fabrikasıdır. Diğeri ise İpek Gıda fabrikasıdır.Burada Vatos, Köpekbalığı ve Kum midyesi gibi bazı deniz ürünleri işlenip, şoklaşarak Fransa’ya ihraç edilmektedir.

İlçenin karakteristik tarım ürünü tütündür.Köylerde buğday, mısır ve çeltik de yetiştirilir.

 

samsun: samsun

samsun Haber: samsun Haber